Haberler - BAŞKAN ALİŞAN "BİR ŞEHİR, YAŞAMAK İSTİYOR."

Tsunaminin Sesi: Limit Yok Her ülkede farklı hissedilmekle birlikte dünyamız çok zor bir dönemden geçiyor. İnsanlık olarak, bu felaketin üstesinden bilimin ışığında hep birlikte geleceğiz buna hiç şüphe yok. Her zaman olduğu gibi zor günlerimizde bilim bize rehberlik yapacak.

Bilim insanları ve siyaset yapıcılar, Haziran sonu gibi hayatın normale dönebileceğini öngörüyorlar. Umalım umulduğu gibi olsun. Her ülkede farklı hissedilen bu felaket her şehirde daha bir farklı hissediliyor.

Felaket kelimesinin çok olumlu bir anlamı yok. Yok ama bazı şehirlerle/beldelerle de çok sık birlikte anılıyor. Bu şehirlerden biri de hiç kuşkusuz; SAKARYA! Deprem felaketi ortalama her 30 yılda bir vurur bu şehri.

Asrın felaketi dediğimiz 1999 depremi de en çok bizi vurmuştu. Bu korona virüs belası çıktığında, bari bu felakette en çok etkilenenlerden olmayalım diye dua ettim. Galiba dualarım kabul olmadı. Açıklanan rakamlarda yine ilklerdeyiz.

Sınavlarda hep öğrencilerin bilmediği yerlerden soru gelirmiş. Bu sınav da öyle ilk başta çalışmadığımız yerden soru geldi; Sağlıktan!

Ya sonrası, çok bildik yerlerden sorular gelmeye başladı. Sorular bildik yerden geldi de cevaplar bilinmedik ti! Ya da soruların cevapları bizim bilgimizi aşıyordu!

Bu virüs belası sürecinde hemen her ülke kendi ekonomik gücü nispetinde sağlıkla ve ekonomiyle ilgili programlar açıklıyor. Sağlıkla ilgili faaliyetleri hayatiyet arz ettiği için çok ön planda.

Bilim insanlarının açıkladığına göre de sürecin kontrol altına alınması neredeyse 60 günü buluyor. Yani biz bugün itibariyle daha yolun ortasında bile değiliz. Dedim ya sağlık tedbirleri ile günü kurtarmaya çalışıyoruz. Öldüysek bir şekilde gömülüyorlar.

Ya ölmediysek! O zaman işte hayat başlıyor

Hükümetimiz ölmeyenlere yönelik tam 16 paketi aynı anda devreye soktu. Paket paket içinde, paket içinde paket!

Mesela Hükümet Kredi Garanti Fonu kefaletiyle bankaları esnaf ve sanatkara kredi vermeye teşvik ediyor. Bankaların cevabı çok tanıdık: Limit Bitti!

Banka çalışanın rahatlıkla ifade ettiği “Limit Bitti” lafı, esnaf ev sanatkârlar için aslında tsunami öncesi uğultu demek. Kulakları sağır eden uğultu! Esnaf ev Sanatkâr uğultular arasında düşünmeye başlar; üst üste gelecek ödemeler, kira, çırakların harçlıkları, evin iaşesi!

Gelmekte olan tsunaminin dalga boyu çok ama çok aşacak Esnaf ve Sanatkarı! Banka çalışanın cümlesiyle başlayan uğultuya son zamanlarda başka bir uğultu daha eklendi; Sosyal Fatura!

Patronlar dertlerini anlatabiliyor, işçiler emekten kaynaklanan gücünü kullanabiliyor. Ya biz? Yani Esnaf ve Sanatkarlar!

Herkesin evinde ailesiyle oturduğu, canını düşündüğü bir dönemde, biz de evlerimizde ailelerimizle oturmak, istemiyoruz mu sanıyorsunuz.

Klavye kahramanları, bankamatikli yaşamlar, maaşlı memurlar çoluk çocuğunun rızkı için bir berberin gece yarısı birilerinin evine gitmeleri anlayamaz. Lütfen bakın sosyal medyada dolaşan haberlere. Virüsün bütün faturası adeta esnaf ve sanatkarlara kesiliyor.

Unutmayın biz toplumdaki kılcal damarlarıyız!

Uğursuz “felaket” kelimesinin fazlaca sevdiği şehir Sakarya!

Biz, ülkemizde şehir merkezi olarak pazar kavramının geçtiği tek şehir olmakla övünürüz. Pazar demek esnaf demektir. Mahallelerimizin adı bile esnaf isimlerinden gelir. Bizde Adapazarı kelimesi esnaf şehri olmakla aynı anlamı taşır.

Biz, şimdi“Bitik Kentte, Yitik Esnaf” konu belgesellere konu olmak istemiyoruz. Biz yaşamak istiyoruz. Depremlerin yıkamadığı şehri, bir virüse yıktırmayın ne olur! Biz esnaf ve sanatkarlar inanın zenginlikte gözümüz yok sadece YAŞAMAK İSTİYORUZ! Bir şehir yaşamak istiyor.LÜTFEN!